6 Aralık 2011 Salı

ANADOLU ALEVİLERİ

Bir Tv kanalında Anedolu Alevi,liği ve horasan erenleri üzerine yapılan tartışmayı izlerken Gazeteci,profesör gibi ünvanlara sahip olan katılımcıların açıklamaları ilgimi çekti.Bu tartışma esnasında Profesör titrine asahip olan konuşmacının Aleviler ve horasan erenleriyle ilgili yanlış saptamalarda bulunduğunu farkettim.Bu saptamalar ya kasıtlı yapıldı yada profesörün bilgi dağarcığında eksikler vardı.
Konuşmacılardan alevi kökenli olan gazeteci arkadaş alevi ve bektaşilerin orta asya'nın horasan bölgesinden anadolu'ya geldiklerini ve Anadoludan'da balkanlara kadar gittiklerini belgelerle açıklıyordu.
Profesör ünvanlı konuşmacı ise kendisi alevi kökenli olan bu gazetecinin açıklamalarına itiraz ederek hayır ben öyle düşünmüyorum aleviler Anadolu'nun yerli halkıdır bu topraklarda müslüman olmuşlar gibi yanlış ve kasıtlı vurgularda bulunmaktaydı.Bu profesör Türkiyedeki alevi nüfusuyla ilgili tesbitlerde bulunarak söylendiği gibi alevi nüfusu 25-30 milyon değil devletin tesbitine göre 5-6 milyon civarındadır iddiasında bulunuyordu.Alevilikle ilgili gerçeklere samimi yaklaşmayan bu profesörün elinden gelse Türkiyedeki alevi varlığını inkar edecekti.
Konuşmacı olan bu Profesörün gerçeklerden uzak ve yanlı olan görüşlerine yine kendisi gibi Profesör olan başka bir konuşmacı meslektaşından tepki geldi.Meslektaşının yanlış söylemlerine itiraz eden diğer prof.konuşmacı Alevi kökenli olan gazeteci konuşmacı'nın doğru söylediğini teyit ederek  Anadolu'da yaşayan alevi,bektaşilerin ağırlıklı olarak İran bir kısmı ise Türkmenistan ve Kazakistan toprakları içerisinde bulunan Horasan bölgesinden göç yoluyla Anadolu'ya geldiklerini ve bu topraklara dağılarak bir kısmının'da Balkanlara kadar gittiğini söyleyince inkarcı profesör o zaman doğrudur demek zorunda kaldı.
Tarihi gerçeklerin inkar edilmesi hiç kimseye yarar getirmez aksine toplumsal gerçeklere ve aydınlanmaya zarar verir.
Gerçek her zaman gerçektir onun üstünü ne kadar örterseniz örtünüz bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır.Gelelim inkarcı profesörün vurguladıklarına.Kendisini bilim adamı olarak gören ve profesörlük titrine sahip olan bu adamın bilimden uzak alakasız ve yanlı konuştuğu gün gibi ortadaydı.
Bütün kaynaklar Alevi'lerin horasandan geldiklerini doğrulamaktadır.ayrıca günümüz Türkiyesindeki alevi nüfus yoğunluğunun devletin hsaplamalarına dayandırarak 5 yada 6 milyol civarındadır denmesi kesinlikle yanlıştır.Çünkü devlet koyun sayar gibi alevi nüfusunu saymamıştır.Bu konuyla ilgili bu güne kadar herhangi bir referandum yapılmadığına göre ne devlet nede sayın profesör bu konuda gerçek bilgiye sahip değildir.
Alevilerle ilgili olarak sadece alevileri yok saymaya meyilli bu profesör ve benzerlerinin yazmaları hariç bu konuyla alakalı yazılmış olan tüm eserlerde Osmanlı İmparatorluğunun kurucu unsurlarının aleviler olduğu vurgulanmaktadır.O dönemlerde Anadolu'da'ki nüfus yoğunluğunu aleviler ve bektaşiler oluşturmaktaydılar.
Bir ahi piri olan Edep Ali Osmanlı'nı kurucusu olan Osman Beyin kayın babasıydı.Osmanlı'nın ilk 200 yıllık döneminde aleviler el üstünde tutulmuşlar imparatorluk içerisindeki taht kavgaları ve çekişmeler nedeniyle bazı  padişahlar Alevi ve Bektaşileri hedef almış hatta katliamlar yapmışlar.
Bu kırılmalar ikinci beyazıt zamanında başlamış özellikle oğlu II Selim(Yavuz selim) döneminde ayuka çıkmıştır.Yavuz Selim döneminde alınan devlet kararlarında Osmanlının din anlayışı sadece hanefi ,sunni müslüman olarak uygulamaya konmuş ve aleviler yok sayılmıştır.Bu uygulamalar sonraki dönemlerde'de devam ederek günümüze kadar gelmiştir.
Alevilere yönelik asimilasyon ve kıyımlar devam etmiştir. II Mahmut döneminde bektaşilerden oluşan yeniçeri ocağı'nın topa tutularak ortadan kaldırılmasıyla birlikte Sırp asıllı çakma müsalüman olan kuyucu Murat paşa Padişahın emriyle alevi bektaşi katliamına girişmiş bu katliamda 75 bir kişiyi kesmek suretiyle kazdırdığı kuyulara atılmıştır.
Bu baskı sindirme ve asimilasyonlar nedeniyle aleviler kendilerini korumak için dağlık bölgelere çekilmiş ve bu engebeli arazileri yurt edinmişler.
Osmanlı'nın sürekli baskısı nedeniyle pek çok alevi ve bektaşi sunnileşmiştir.Ne yazıkki bu baskılar Cumhuriyetin döneminde'de sürmüştür.
Buna rağmen Aleviler kendi içlerinde sağladıkları dayanışma ve düzenle inanç varlıklarını günümüze kadar taşımayı başarmışlar.Günümüz Türkiyesinde hala 22-25 milyon civarında alevi ve bektaşi'nin yaşadığı en güçlü ihtimaldir.Bir ülkede hangi etnik kökenden kaç kişinin olduğu ancak gizli oyla yapılan bir referandum sonucunda belli olur'ki buda İnsan hakları evrensel beyannamesine aykırıdır.Profesörün iddia ettiği gibi Anadoludaki alevi bektaşi nüfusu az olsaydı Büyük Selçuklu devleti'nin ağır vergi yükü ve aşırı baskılarına baş kaldıran ve tarihte babailer ayaklanması adı verilen isyanda Selçuklu devleti temelinden sarsılmazdı.
Bu ayaklanmada selçuklular o kadar zor durumda kalmışlarki tamamen ortadan kaldırılma korkusu yaşamışlar.
İşin gerçeği 970 yılından bağlayarak 1200 lü yılların sonuna kadar devam eden göçle Anadoluya gelen alevilerin bir kısmı Balkanlara gitmiş ancak en yoğun nüfüs oranı Anadolu topraklarında kalmıştır.Bir kısmının baskılara dayanmayaramk asimile olmasına karşın hala yaklaşık 25 bilyon civarında Alevi'nin Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde yaşadığı gerçeği inkar edilemez.
Bu oranın aslında daha yüksek olduğu ancak bir kısım alevi'nin hala kendisini gizlediği önemli bir kısmının'da asimile olduğu inkar edilemez.





HOŞ GELDİNİZ