Sosyal olma durumu genellikle bireyin toplum içerisindeki davranış biçimine denir.Başkalarıyla kolay iletişim kurabilen,arkadaş olabilen,birlikte yaşaması kolay ve hoş olan, kimselerin davranış biçimi için kullanılır.Uyumlu ve çabuk adapte olabilen tepeden bakmayn daha yapıcıı ve toplımsal meselelerde öncü olan ve bu anlamda çare arayan, örgütleyen ,çeşitli etkinliklerde bulunan kimseler biçiminde kullanılır.
Bu deyim sadece bireyler için kullanılmamaktadır.Mesela sosyal devlet,sosyal aile,sosyal toplum anlamında kulanılmaktadır.Bu eğilimde olan insanlar genellikle toplumsal ve sosyal örgütlenme gibi faaliyetlerde bulunurlar.Mesela kızılay,vakıflar,federasyonlar ve dernekler aracılığıyla bir çok sosyal faaliyette bulunurlar.
Kişinin bireysel olarak sosyal olmasının yanısıra toplumsal anlamda çalıçmalar yaparak toplumsal örgütlenmeye katkı sunması gerekir.Özellikle de gelir düzeyi düşük halk gurupları arasındaki dayanışmayı sağlayarak onları örgütlemek ve bu örgünlenme neticesinde kurulacak dernek,kooperatif benzeri kuruluşlar aracılığıyla ürünlerini daha kolay pazarlayacakları gibi hukuksal anlamda kendilerini daha iyi savunma gücünü elde etmiş olurlar.Bütün bu faaliyetller ancak demokrasiyle idare edilen ülkelerde mümkün olur.
Yukarıda saydıklarımın dışında toplumu oluşturan çeşitli guruplar arasındaki dayanışmanın oluşması ve barışın sağlanması sosyal bir görevdir.Guruplar arasındaki anlaşmazlıklar ,sosyal,yapıcı ve halk arasında saygınlığı olan kimseler tarafından yerine getirilmesi gerektiği gibi bu işlerin çözümünde asıl görev sosyal devlete düşmektedir.Topluluklar arasındaki anlaşmazlığı gidermek barış,birlik ve dayanışmayı sağlamak sosyal devletin başta gelen görevlerindendir.Devletin şemsiyesi altında yaşayan tüm insanlar bizim sosyal dediğimiz ve demokrasiyle idare edilen devletler için ayırdedilemez bir bütündür.Devlet birey ve guruplar arasında fark gözetmeden her birey ve guruba aynı mesafede durmak zorundadır.
Devletin yapacağı hizmetler ile gelir dağılımında bütün vatandaşlara eşit davranmak zorundadır.Demokrsiyle idare edilen sosyal devletin asıl görvi budur.Devletin bünyesinde faaliyet gösteren kamu ve özel kuruluşlar tarafından özellikle'de toplumsal anlamda fayda sağlamayan koşulların ortadan kaldırılması ve kötü koşulların etkileriyle mücadele edilmesi ,önleyici ve iyileştirici tedbirlerin alınması yine devletin başta gelen görevlerindendir.Bu gibi sorunlar dünya da olduğu gibi bizim ülkemizde'de tam anlamıyla çözüme kavuşturulmamıştır.Bu nedenle hala işsizlik ve yoksulluk devam etmektedir.Bir çok ülke'de olduğu gibi bizim ülkemizde'de çözüme kavuşturulması gereken çok sayıda sorun bulunmaktadır.Bu sorunları çözmek sosyal devlet ve devleti idare eden siyasi iktidarlara aittir.Devlet vatandaşını koruyup onun hak ve hukukunu savunarak anayasa güvencesi altına almak zorundadır.
Vatandaşın en büyük sorunu işsizlik ve sosyal güvenceden yoksun olmaktır.Bu sorun ancak sosyal güvenlik kurumları ve bu kurumlara bağlı olan kuruluşların etkin çalışması ve işsizliğin giderilmesiyle mümküm olacaktır.
Devlet vatandaşın sosyal güvencesini sağlamaz,onun ekonomik durumunu güçlendirip refaha kavuşturmaz ise en sosyal birey bile devlet karşıtı konumuna gelebilir.Sosyal devlet kavramı demokrasiyle idare edilen ülkeler için vaz geçilmez bir husustur.Devletin anayasasında bütün vatandaşlar eşittir maddesi bulunmaktadır.Anayasa'ya göre hiç bir birey yada gurup diğerinden üstün değildir.Ne yazıkki Anayasada yer almasına rağmen devlet tüm vatandaşlarına eşit mersafede değildir.
Siyasi iktidarlar oy ve iktidar kaygısıyla Anayasanın temel hak ve özgürlükler maddesini sürekli olarak ihlal etmektedirler.Aslında yapılan anayasal bir suçtur.Ancak hesap soran olmuyor.Anayasada'ki hak ve özgürlükler maddesi'nin ihlal edilmesinin en büyük zararını ülke çekmektedir.Bireyin sosyal ve ekonomik haklarla ilgili maddeler, Anayasa'nın üçüncü bölümünde düzenlenmiştir.
Anayasa'nın 41 maddesin'de devlet ailenin huzur ve refahıyla özellikle de anne'nin ve çocukların korunması ile ilgili gerekli önlemi almakla mükelleftir.Anayasa'nın 42 maddesinde ise şöyle denmektedir.Hiç kşmse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz.İlköğretin bütün erkek ve kız çocukları için zorunludur ve devlet okulları parasızdır.
Anayasa'nın 48 Maddesin' de ise birey her alanda sözleşme ve çalışma yapma hakkına sahiptir.49 Madde ise çalışmak her bireyin hakkıdır.Anayasa'nın 50 maddesi ise şöyle demektedir.Hiç imse yaşına,gücüne ve cinsiyetine uymayan işlerde çalıştırılamaz.Dinlenmek çalışanın hakkıdır.Ücretli, hafta ve bayram tatili ücretli yıllık izin hakkı ve koşulları yasayla düzenlenmiştir.
57 Madede ise her birey'in sosyal güvenlik hakkına sahip olması gerekir.Anayasa'nın 60 maddesi'de şöyle der.Devlet vatandaşının sosyal güvenlik haklarını sağlamakla mükelleftir.Ky-b.l.sz.a.say.10690
Anayasa'da yazılı olan maddelerin tam anlamıyla işletilmesi mevcut sosyal sorunların ortadan kaldırılmasına ve sosyal barışın oluşmasına önemli ölçüde katkı sağlamış olacaktır.Ülkedeki sosyal sorunların giderilmesi devletin güçlenmesine neden olacağı gibi ülkedeki sosyal huzursuzlukların ortadan kalkmasına neden olur.
Derviş Sevin
Bu deyim sadece bireyler için kullanılmamaktadır.Mesela sosyal devlet,sosyal aile,sosyal toplum anlamında kulanılmaktadır.Bu eğilimde olan insanlar genellikle toplumsal ve sosyal örgütlenme gibi faaliyetlerde bulunurlar.Mesela kızılay,vakıflar,federasyonlar ve dernekler aracılığıyla bir çok sosyal faaliyette bulunurlar.
Kişinin bireysel olarak sosyal olmasının yanısıra toplumsal anlamda çalıçmalar yaparak toplumsal örgütlenmeye katkı sunması gerekir.Özellikle de gelir düzeyi düşük halk gurupları arasındaki dayanışmayı sağlayarak onları örgütlemek ve bu örgünlenme neticesinde kurulacak dernek,kooperatif benzeri kuruluşlar aracılığıyla ürünlerini daha kolay pazarlayacakları gibi hukuksal anlamda kendilerini daha iyi savunma gücünü elde etmiş olurlar.Bütün bu faaliyetller ancak demokrasiyle idare edilen ülkelerde mümkün olur.
Yukarıda saydıklarımın dışında toplumu oluşturan çeşitli guruplar arasındaki dayanışmanın oluşması ve barışın sağlanması sosyal bir görevdir.Guruplar arasındaki anlaşmazlıklar ,sosyal,yapıcı ve halk arasında saygınlığı olan kimseler tarafından yerine getirilmesi gerektiği gibi bu işlerin çözümünde asıl görev sosyal devlete düşmektedir.Topluluklar arasındaki anlaşmazlığı gidermek barış,birlik ve dayanışmayı sağlamak sosyal devletin başta gelen görevlerindendir.Devletin şemsiyesi altında yaşayan tüm insanlar bizim sosyal dediğimiz ve demokrasiyle idare edilen devletler için ayırdedilemez bir bütündür.Devlet birey ve guruplar arasında fark gözetmeden her birey ve guruba aynı mesafede durmak zorundadır.
Devletin yapacağı hizmetler ile gelir dağılımında bütün vatandaşlara eşit davranmak zorundadır.Demokrsiyle idare edilen sosyal devletin asıl görvi budur.Devletin bünyesinde faaliyet gösteren kamu ve özel kuruluşlar tarafından özellikle'de toplumsal anlamda fayda sağlamayan koşulların ortadan kaldırılması ve kötü koşulların etkileriyle mücadele edilmesi ,önleyici ve iyileştirici tedbirlerin alınması yine devletin başta gelen görevlerindendir.Bu gibi sorunlar dünya da olduğu gibi bizim ülkemizde'de tam anlamıyla çözüme kavuşturulmamıştır.Bu nedenle hala işsizlik ve yoksulluk devam etmektedir.Bir çok ülke'de olduğu gibi bizim ülkemizde'de çözüme kavuşturulması gereken çok sayıda sorun bulunmaktadır.Bu sorunları çözmek sosyal devlet ve devleti idare eden siyasi iktidarlara aittir.Devlet vatandaşını koruyup onun hak ve hukukunu savunarak anayasa güvencesi altına almak zorundadır.
Vatandaşın en büyük sorunu işsizlik ve sosyal güvenceden yoksun olmaktır.Bu sorun ancak sosyal güvenlik kurumları ve bu kurumlara bağlı olan kuruluşların etkin çalışması ve işsizliğin giderilmesiyle mümküm olacaktır.
Devlet vatandaşın sosyal güvencesini sağlamaz,onun ekonomik durumunu güçlendirip refaha kavuşturmaz ise en sosyal birey bile devlet karşıtı konumuna gelebilir.Sosyal devlet kavramı demokrasiyle idare edilen ülkeler için vaz geçilmez bir husustur.Devletin anayasasında bütün vatandaşlar eşittir maddesi bulunmaktadır.Anayasa'ya göre hiç bir birey yada gurup diğerinden üstün değildir.Ne yazıkki Anayasada yer almasına rağmen devlet tüm vatandaşlarına eşit mersafede değildir.
Siyasi iktidarlar oy ve iktidar kaygısıyla Anayasanın temel hak ve özgürlükler maddesini sürekli olarak ihlal etmektedirler.Aslında yapılan anayasal bir suçtur.Ancak hesap soran olmuyor.Anayasada'ki hak ve özgürlükler maddesi'nin ihlal edilmesinin en büyük zararını ülke çekmektedir.Bireyin sosyal ve ekonomik haklarla ilgili maddeler, Anayasa'nın üçüncü bölümünde düzenlenmiştir.
Anayasa'nın 41 maddesin'de devlet ailenin huzur ve refahıyla özellikle de anne'nin ve çocukların korunması ile ilgili gerekli önlemi almakla mükelleftir.Anayasa'nın 42 maddesinde ise şöyle denmektedir.Hiç kşmse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz.İlköğretin bütün erkek ve kız çocukları için zorunludur ve devlet okulları parasızdır.
Anayasa'nın 48 Maddesin' de ise birey her alanda sözleşme ve çalışma yapma hakkına sahiptir.49 Madde ise çalışmak her bireyin hakkıdır.Anayasa'nın 50 maddesi ise şöyle demektedir.Hiç imse yaşına,gücüne ve cinsiyetine uymayan işlerde çalıştırılamaz.Dinlenmek çalışanın hakkıdır.Ücretli, hafta ve bayram tatili ücretli yıllık izin hakkı ve koşulları yasayla düzenlenmiştir.
57 Madede ise her birey'in sosyal güvenlik hakkına sahip olması gerekir.Anayasa'nın 60 maddesi'de şöyle der.Devlet vatandaşının sosyal güvenlik haklarını sağlamakla mükelleftir.Ky-b.l.sz.a.say.10690
Anayasa'da yazılı olan maddelerin tam anlamıyla işletilmesi mevcut sosyal sorunların ortadan kaldırılmasına ve sosyal barışın oluşmasına önemli ölçüde katkı sağlamış olacaktır.Ülkedeki sosyal sorunların giderilmesi devletin güçlenmesine neden olacağı gibi ülkedeki sosyal huzursuzlukların ortadan kalkmasına neden olur.
Derviş Sevin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder