23 Nisan 2013 Salı

AKİL ADAMLAR



Türkiye'de 35 yıldır devam eden kürt sorunu'nu çözmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan neye mal olursa olsun artık bu sorunu çözeceğini söylemekte ve bir dizi projeleri uygulamaya koymaktadır.Bu projelerin en önemlilerinden biri'de AKİL adamlar gurubu'nun oluşturularak halkı bilgilendirip halktan gelen olumlu ve olumsuz tepkileri değerlendirmek suretiyle gereken adımları atmayı düşünmektir.
Başbakan bu adımları atarken adeta muhalefeti elinin tersiyle ismekte ve AKP nin çoğunluğuna güvenerek BDP ile birlikte kürt sorununu çözmeye çalışmaktır.
Başbakan'ın özellikle ana muhalefet partisi olan CHP ile gerçek anlamda sıcak bir diyaloğa girmeyerek kangren olan kürt sorunu'nu sadece BDP ile çözmeye çalışması son derece yanlıştır.
Muhalefet partilerinden MHP ise barışı elinin tersiyle itmekte ve 35 yıldır on binlerce cana mal olan bu sorunun devam etmesinden yana olup mevcut kürt sorunu'nun silahla,şiddetle çözülmesinden yana tavrını sürdürmektedir.
Dünya'da silah zoruyla çözülmüş hiç bir sorun yoktur.Silah ve şiddet sadece kan ve göz yaşı getirmekten başka bir işe yaramamaktadır.Geleceğini acı keder ve göz yaşı üzerine bina etmiş olan hiç bir siyasi düşünce başarıya ulaşmamıştır.
Sayın Bahçeli ve arkadaşları sürekli olarak vatan savunması bütünlük ve beraberlikten bahsederlerken bir yandan'da şiddetten vaz geçmeyerek devamlı olarak sert mesajlar vermekte ve toplumu ayrıştırmaktadırlar.Ülke savunması başka ülkelerin saldırısına karşı yapılır.İç sorunlar ise barışçıl yoldan çözülmesi gerekir.Aksi halde üğlke'nin birlik ve beraberliği bozulur ve içinden çıkılması zor bir hal alır.
Gelelim Akil adamlar ve icraatlarına.AKİL adamlar aslında CHP ve onun lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun önerisiydi.Öneri doğruydu AKP memur atar gibi kendilerince uygun gördükleri kişileri seçip Anadolu'nun yedi bölgesine gönderdiler.
AKİL adam olarak seçilen zatlar görevlerini yapmaya çalışmaktadırlar.Zaman,zaman tepkiyle zaman,zaman olumlu karşılanırlar ve İl,İl dolaşarak halkın nabzını tutmaya çalışmaktadırlar. AKİL adamların kendi bölgelerinde tanınmış ve halka sözü geçen,liderlik vasfına haiz olan insanlardan seçilmeleri daha etkili ve daha doğru olurdu kanısındayım.
Benim düşündüğüm tarzda bir akil adamlar gurubu oluşturulmuş olsaydı bu mesele çok daha sakin ve dallanıp budaklanmadan halkla olan diyalog daha sakin bir şekilde devam ederdi ve sonuç daha sağlıklı alınırdı.
Bu ülkede yaşayan büyük bir çoğunluk barışın bir an önce sağlanması ve akan kanın göz yaşının durması en büyük isteğidir.Barış sağlanmaya çalışılırken'de ülkenin üniter yapısı'nın korunması ve ülke çıkarlarının zedelenmemesi halkın birlik ve beraberliğinin pekiştirilmesi azami ölçüde sağlanmalıdır.Anayasa'da yapılan düzenlemelerle tüm yurttaşların eşit haklara sahip oldukları vurgusu yapılmalı ve eşitlik anayasayla güvence altına alınmalıdır.Laik Cumhuriyet sistemi korunmalıdır.

7 Nisan 2013 Pazar

TÜRKİYEDEKİ KÜRT SORUNU VE BARIŞ



Yaklaşık 35 yıldır Türkiye'de devam eden Kürt Türk çatışmasını sona erdirmek ve ülkeye barışı getirmek için  Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran AKP hükümeti İmranlı Adasında hapis yatmakta olan Kürt hareketinin lideri konumunda olan Abdullah Öcalan ile gerek devlet yetkilileri gerekse Kürt hareketinin meclisteki legal kolu olan BDP milletvekilleri tarafından yapılan bir dizi görüşme neticesinde Abdullah Öcalan Kendisine bağlı olan Kürt silahlı güçlerine bir bildiri yayınlayarak silahların susmasını ve belli bir süreç içerisinde ülke içerisindeki silahlı gurupların ülke dışına çıkmalarını istemişti.Öcalan bunları isterken devletten bazı taleplerde bulunmuştu.
Yapılan görüşmeler ve yayımlanan bildiriler neticesinde bir kaç aydır ülkede silahlı çatışmalar durmuş ve herkes umutla barışın gerçekleşmesini beklemektedir.Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin birer vatandaşıyız.Barışı ve huzuru bu ülkede yaşayan her insan istemekte ve arzulamaktadır.Bazı marjinal guruplar ve şiddetten medet umarak siyaset yapmak isteyenler hariç.Bütün bunlar yapılırken yapılan açıklamalar ve bazı düşünceler kafalarda soru işaretleri bırakmakta ve insanları tedirgin etmektedir.
Mesela ülkede eyalet sistemi'nin kurulması,Başkanlık sistemine geçilmesi,ayrıca Abdullah Öcalan'ın yaptığı öneriler arasında barış sağlandıktan sonra bir İslam birliğinin kurulması gibi öneriler ve bu önerilere benzer bazı düşünceler bir çok kesimi rahatsız etmektedir.Bir kere şunu belirtmekte yarar vardır.Türkiye'de yaşayan insanların %99 Müslümandır ancak kuruluşundan beri yüzünü Avrupa'ya dönen Türkiye'nin bu kültürden vaz geçerek çağa ayak uydurmayan demokrasiden uzak genelde teokratik yöntemlerle idare edilen islam ülkeleriyle bir birliktelik oluşturma hevesi akıl karı bir davranış değildir.Böyle bir oluşumun tecelli etmesi durumunda Türkiye cumhuriyetini yüzlerce hatta binlerce yıl geriye götürür ve afgan benzeri bir kaosun içine sürükler.
Abdullah Öcalan Suriyeden örgütünü yönetirken Marksist bir düşünceye sahipti.Öcalan hapse girdikten sonra birden bire islam havarisi kesilmiş ve dindarlık aşkı kabarmaya başlamıştır.Abdullah Öcalan'ın bu beyanı üzerin AKP Bursa Milletvekili Bülent Arınç şöyle demişti.Öcalan gençliğinde namaz kılardı.Mevcut Hükümet 'in politikası din üzerine kurulu olduğu için kişinin namaz kılması yeterlidir.Namaz kılan herkes iyi kılmayan ise kötüdür anlayış budur.Önemli olan namazdan ne anladıklarıdır.Namaz farsça bir kelimedir anlamı ise Allaha ibadet etmektir ibadetin şekli ise yoktur ister sunni vatandaşların yaptığı gibi kıyam,rükü ve secde olarak yap ister yürürken,otururken,çalışırken kendi kendine Allahı zikret ve sessiz sedasız dua et her ikiside namazdır ibadettir.Bu nedenle Alevilerin yaptıkları cem ibadeti kendi ibadetlerine benzemediği için benimsemiyorlar ve bazı bağnazlar Alevilerin yaptığı bu ibadete cümbüş diyorlar.Türkiyedeki Alevi nüfusu genelde İç anadolu,Akdeniz.Ege,Trakya ve Karadeniz bölgelerinde yaşamaktadır.Doğu Anadolu bölgesinde ise Tunceli hariç diğer illerdeki kürt sunni nufusa göre aleviler azınlıkta olup geçmişte bu iki toplum arasında sürtüşmeler ve çatışmalar yaşanmıştı.Doğudaki alevi nüfusun ağırlıklı olarak batıdaki büyük şehirlere göç ettiğini görmekteyiz.
Kürt Türk sürtüşmesi ve çatışması nedeniyle doğu'da yaşayan aleviler üzerindeki mezhepsel ve etnik baskı azalmış olsa'da Türkiye'de Barışın sağlanması ve silahların tamamen susmasıyla birlikte islamcı bir çizgiye yönlendirilecek olan kürtler geçmişte olduğu gibi doğu anadolu bölgesinde yaşayan aleviler üzerindeki baskılarını sürdürecekler.Temennimiz köklü,kalıcı ve tüm kesimleri bir arada ve bir birleriyle kaynaştıracak batı yanlısı çağdaş anlayışa sahip bir barışın Sağlanmasıdır.Ne yazzıkki iktidardaki mevcut hükümetin tutumuna bakıldığında böyle bir barışın sağlanması hayli güç görünmektedir.Bu ülkede nüfusun üçte birini oluşturan alevilere devlet hala övey evlat muamelesi yapmaktadır.   

2 Nisan 2013 Salı

Ö Z E N T İ



On yılı aşkın bir süredir Türkiye Cumhuriyetini yönetenler Osmanlı özentisi içerisine girmiş bulunmaktadırlar.Her zaman dini devlet işleriyle ve siyasetle harmanlayan AKP iktidarı ve yöneticileri artık osmanlı'da yaşanan yönetim şeklini kendilerine referans olarak seçmekte ve çalışmalarını bu yönde şekillendirmeye gayret göstermektedirler.
Hepimizin bildiği gibi Osmanlılarda saraylar ve camiler gücün simgesi olarak görülmekte ve inşa edilmekteydiler.Dikkat ederseniz Osmanlıda'ki ve günümüz Türkiyesinde'ki minare uzunluğu ve mimari şekli hiç bir müslüman ülkede bulunmamaktadır.Diğer Müslüman ülkelerde minarelerin boyu caminin kubbesiyle aynı seviyededir yada sembolik olarak kubbenin iki yanına küçük minareler konulmaktadır.
Osmanlı ve onun devamı olan Türkiye'de ise minarelerin boyu Cami'nin neredeyse üç katı uzunluktadır ve minarenin tepesi süngü ucu kadar sivridir.Osmanlılar minareleri bir güç ve ihtişam göstergesi olarak böyle inşa etmişler.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir konuşmasında camiler kışlamız minareler süngümüz demişti ve bu sözü nedeniyle yargılanmıştı.Başbakan başta olmak üzere bir çok AKP yöneticisi ve millet vekili osmanlı'ya özenerek ihtişamlı camilerin yapılmasına ve ülkenin eyalet ve Başkanlık sistemiyle idare edilmesinden yana tavır koymaktadırlar.Bu düşünce Osmanlı özentisinden başka bir şey değildir.
İstanbul'un en değerli arazilerinden biri olan ve İstanbul boğazına nazır olan çamlıca tepesine bir cami'nin yapılması çalışmaları başlamıştır.Devasa bir proje olan bu cami bittiğinde içini cemaatle doldurmak için insanların namaza gelip evlerine dönmeleri için özel servisler'mi hizmet verecektir.Şayet semtlerden özel servisler bu camiye insan taşımaz ise çamlıca civarında oturanlar bu devasa caminin  %5 ni ancak doldurabilirler.
Bu cami'ye harcanan meblanın yüz milyar Lira olduğu söylenmektedir.İstiyaç olmadığı halde sadece gösteriş olsun diye cami için kepçeyle para harcanırken,emekliler sadece koklatılarak doyurmaya çalışıyorlar.Osmanlı'ya özenenler hüsrana uğrayacaklar.Neden derseniz Osmanlının son 300 yılı ihtişam ve şaşaha ile geçmiştir.Bazı padişahların önlenemeyen ihtirası yüzünden dünya'ya hükmeden Osmanlı imparatorluğu sonunda yerle bir olmuş ve tarih sayfasından silinip gitmiştir.
Anadolu'yu kanlarıyla sulayarak Laik Türki,ye Cumhuriyetini kuranların torunları Laik demokratik Türkiye Cumhuriyetini korumaktan vaz geçmeyeceklerdir.Bu ülke'de gericiliğe asla yer olmayacaktır.Türküyle,Kürdüyle,Lazıyla,Çerkeziyle,Ermenisiyle,Süryanisiyle tüm vatandaşlar Laik demokratik Cumhuriyetin ilelebet var olması ve gelişmesi için bir ve birlik olup onu dahada ileriye götürecekler.
HOŞ GELDİNİZ